Sektöründe 30 yılını doldurmuş bir firma olarak Özboyacı Altın'ın kuruluş serüvenini bizimle paylaşır mısınız?
Ticaret hayatımıza dedemizden gelen bir gelenek ile başladık. Dedem 1925 yılında vefat ettiğinde köyde kök boyacılığı yapıp bunları satıyormuş ve yapmış olduğu işin kalitesiyle ün kazanmış. Soyadımız ve ticaret hayatına başlamamız oradan geliyor, ticaret bizim genlerimizde var diyebiliriz.
Benim çocukluk yıllarım 50’li yıllara denk geliyor. Köyde bakkal dükkanımız vardı, çocukluk dönemim orada geçti. Daha sonra tahsil nedeniyle 62 yılında Konya'ya geldim, birkaç yıl geçmeden ailem de Konya’ya geldi ve Mevlana Caddesi’nde hediyelik eşya dükkanında Konya merkezde ticari hayatımıza başladık. Bu süreç 1981 yılına kadar devam etti. Sonrasında kuyumculuğa adım attık ve 32 yıldır takı ve mücevherat sektöründe bir aile şirketi olarak devam ediyoruz.
Sektörde marka haline gelebilmek için gerçekleştirdiğiniz yatırımlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Günümüzde artık markalar insanların çok çok önünde yer alıyor. Bunun içinde markaların gelişmesi lazım. Biz de Özboyacı Altın olarak Konya’da kurulmuş bir şirketiz. Biz sektörde farklılık sağlamak için yıllarca çalıştık, “farkı marka taşır” sloganıyla hareket ettik. Bu doğrultuda çalışmalar yaptık, danışmanlar tuttuk, müşteri isteklerini dikkate aldık, uzmanlarla beraber çalıştık ve bugün buradayız. Marka bilinirliği açısından Özboyacı Altın sektöründe Konya’da en ön sırada yer alıyor, fakat biz bunu da yeterli görmüyoruz. Çünkü markalaşmanın sonu yok, bir noktada bitiremiyorsunuz. Markalaşma bir süreçtir, bu sürecin sürekli devam etmesi gerekir, süreci büyütme ve daha ileriye götürme çabası içerisindeyiz. Yapmış olduğumuz kamuoyu araştırmalarında Konya'da marka güvenilirliği açısından da ulusal markaların önünde geliyoruz. Bu bizim için gurur verici bir durum. Bu güvenin devamlılığını sağlamak için çalışmalarımız devam edecek.
Uzun yıllar ticaret yapan başarılı bir işadamı olarak, olmazsa olmazlarınız var mı?
Ticaretin genel kuralları var. Başta ahlak sahibi olmak, daha sonra da dürüst olmak ve güvenilir olmak gibi. Bizler dedemizden , babamızdan ve içinde bulunduğumuz sosyal çevreden almış olduğumuz görgü ve tecrübelerle, ayrıca tahsil hayatında aldığımız eğitim ile kendimize bir takım kurallar belirledik. Bunlar bizim için çok önemli parametreler oldu. Ticarette başarının ana faktörünün dürüstlük olduğunu öğrendik. Ticarette başarılı olabilmeniz için ilk şart, ilkelerinizin belli olması ve bu çerçevede koyduğunuz kurallara uymanızdır. İkinci şartta; hepimizin hayatına yön veren dinimizin yasaklarına uymaktır. Zaten bu iki özellik yan yana geldiğinde dürüstlük ve istikameti meydana getirir, akabinde de Allah’ın izniyle başarı gelir.
Aile şirketi olmanın avantajları dezavantajları nelerdir? Kurumsallaşmayla ilgili adım adım neler yaptınız bunula ilgili şirketlere neler önerirsiniz?
Aile şirketleri toplumun bir gerçeğidir. Ya tek başınıza bir şirket kurarsınız veya ailenizle müşterek ya da dışarıdan ortaklarla bu işi yaparsınız. İşinizi tek başınıza kurmuş olsanız bile, Allah başarı nasip eder ve bu işiniz devam ederse; ilerleyen süreçte 2. ve 3. kuşakta mecburen bir aile şirketi haline geliyorsunuz. Bunun yanında işe başlarken tabii ki tek başınıza olmakla aile şirketi veya ortaklarla olmak arasında farklar var. Tek başınıza gittiğinizde kendinizi tek kanatlı bir kuş gibi hissedersiniz. Birlik olmanın, değişik fikre sahip kişilerle ve bu kişilerin katacakları değerlerle birlikte hareket etmenin, rahatlığını yaşayamazsınız. Tek başınıza bu mücadelenin daha zor olduğunu düşünüyorum.
70’li yıllarda aile olsak da aile üyelerinin yapacakları ve pozisyonları belli olmadan çalışıyorduk, ailecek daha sonra bunu belirli kurallara bağladık ve sonrasında anonim şirketi olarak yolumuza devam ettik. Bunun getirmiş olduğu bir takım farklı sorumluluklar var. Şirketlerin sağlıklı yürüyebilmesi için şeffaf olması gerekir. Şirket ortakları aynı hedefe kilitlenmelidirler. Ortaklar, şirketteki sorumluluklarını, ortaklık paylarını ve her yılın sonunda elde edilen kar veya zarar oranlarını bilmelidir. Bu tür şeffaf hesaplar, şeffaf muameleler yapıldığı sürece gerçekten şirketlerin ayakta kaldığını ve uzun ömürlü olduğunu görüyoruz.
Bugün Amerika’ya baktığımızda Amerika’nın kuruluş tarihiyle yaşıt devam eden şirketler var. Konya’da bugün 50 yılını aşmış şirket sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Ülkemizdeki bir çok şirket, aile şirketi; ama elli yılını yüz yılını aşmış şirket sayısı çok az. Böyle olunca istikrarı yakalama ve sağlıklı büyüme sağlanamıyor. Aileler kısa zamanda şirket ortaklığından ayrılıyor ve sermayeler, güçler ve o şirketi değerli yapan unsurlar bölünüyor, daha sonra kaybedilen bu değerler neticesinde işler azalınca rekabet başlıyor. Bu da süreci daha da zor hale getiriyor. Halbuki aile şirketlerinin bir takım ilkeleri olsa aynı hedefe kilitlenseler başarılı olurlar. Biz ülke ekonomisi için, ülkemizin geleceği için bunu başarmalıyız.
Dünya küreselleşti artık hemen hemen her şeyin çözümü var. Çözüm ortakları var, danışmanlık şirketleri var. Biz de danışmanlık şirketleriyle çalışıyoruz. İşinde uzman kişiler, şirketimizin yapısını inceleyip bize yol haritası çiziyorlar. Bu doğrultuda ortakların hakları, şirketin hakları, aile şirketi olduğumuz için sonraki kuşakların nasıl ve ne şartlarda devam etmesi gerektiği ile ilgili maddeler ortaya çıkıyor. Bu maddeleri de tüm şirket yönetimi onayladıktan sonra sağlıklı bir yapıya yaklaşmış oluyorsunuz.
Babamız vefat ettikten sonra kardeşimle ortaklığı bölmeyi hiç düşünmedik. Çünkü biz bu günlere gelebilmek için çok çaba sarf ettik. 2009 yılında kardeşimle oğullarımızı da yanımıza alarak bir aile anayasası oluşturduk. İstanbul’da bir danışman firmayla anlaşarak 2 yıl eğitim aldık. Bunun tabiî ki maddi anlamda bir bedeli var ama işin bu kısmı en kolay halledilebilir kısmı. Diğer tarafta ise; en önemli kısım şirketiniz kurumsallaşıyor, büyüyor, ömrü uzuyor. Asıl buna bakmak lazım.
Şirket olarak şirketin hedefleri ve geleceği noktasında, sermaye yönetimi açısından danışmanlık hizmeti alıyoruz, bunun geri dönüşünü de gördük. Hazırladığımız bu anayasa ile de çocuklarımız ikinci kuşak olarak inşallah problemler yaşamayacak. Bizim babamızla bağlarımız güçlüydü aynı şekilde biz de çocuklarımıza bunu aşılamaya çalıştık. Çocuklarımızda sonraki kuşaklara düzgün bir şekilde aktaracak diye ümit ediyoruz. Konya’da böyle sistem kuran çok fazla işletme yok. Tanıdığım pek çok firmaya da bunu tavsiye ediyorum. Aile şirketlerinde, aile bireylerinin geleceği, firmaların istikrarı açısından, ortakların hak, hukuk ve sorumluluklarının belli olması, bu türlü kurumsallaşma çalışmalarında çok büyük önem arz ediyor.
Gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerle sosyal gündemde yer alıyorsunuz neler söylemek ister siniz?
Özboyacı Altın olarak Konya halkının desteğiyle varlığımızı sürdürüyoruz. Bir işletme, bu herhangi sektörde olan her hangi bir işletme olabilir, halkın desteği olmadan asla başarıyı yakalayamaz. Bu nedenle halktan kendinizi kopartamazsınız. Halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda hizmet vermek durumundayız. Bu doğrultuda ülkemizi ve gündemi çok yakından takip ediyoruz.
2008 yılında ülkemizde oluşan kuraklık nedeniyle ormanlarımız yanmaya yok olmaya başladı. Biz yönetim kurulu olarak Orman Bölge Müdürlüğü ile görüşmeler yaparak üzerimize düşen bu görevi yerine getirmek istedik. Bu çalışmamıza müşterilerimizi de ortak ederek her müşteri adına bir fidan diktik. Konya’nın üç ayrı orman alanında ağaçlandırma yaptık. Burada işin maddi yönü önemli değildi, toplumsal bilinç oluşması açısından çabaladık. Bu projeyi başlattık ve gerçekten başarılı olduk. Müşteriler kendi adlarına ağaçları olduğu için çok memnun oldular. Bu sosyal sorumlulukla bir çok firmaya örnek olduk. Bu çalışmaların yanı sıra her yıl anneler gününde, anne sevgisini içselleştirmek için Milli Eğitim Müdürlüğüyle anlaşarak okullarda“Kalemini Annen İçin Aç” adı altında bir yarışma düzenliyoruz. Böylece toplumda Anne sevgisi üzerine bir bilinç ve kültür oluşturmaya niyet ettik. Bu yarışmalar neticesinde okullarımızda dereceye giren öğrencilerimize ve onları yetiştiren öğretmenlerimize ödüller vererek teşvik etmeye çalıştık. Daha bir takım çalışmalarımız var, şu anda görüşme aşamasındayız. Sosyal sorumluluk adına ciddi çalışmalarımız olacak. Sosyal sorumluluk projeleri, şirket olarak olmazsa olmazlarımız arasında yer alıyor.
Ziya Özboyacı iş hayatı dışında neler yapar?
Biz her zaman iş hayatında disiplini elden bırakmadık ama iş yaşantısının yanında bir de ev yaşantımız, ailemiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız var. Günlerim genellikle iş yerinde geçer. Her hafta mağazaları ziyaret ederim. Evde kalma süremiz biraz az, ailemi, akraba, eş, dost ziyaretlerini ihmal etmemeye çalışıyorum. Yakınlarıma, elemanlarıma her zaman şu öğüdü veririm; “zengin de olsak fakir de olsak halktan biriyiz, halktan kopamayız”. Haftada bir gün mutlaka arkadaşlarıma vakit ayırırım ve onlarla beyin jimnastiği yaparız. Güncel ve sosyal konulardan , siyasetten, ekonomiden, iş hayatından konuşuruz. Haftanın bir günü mutlaka ailemizle toplanırız , o gün kimseye randevu verilmez. Kitap okumaya gayret ediyorum. Evde çok ciddi bir kütüphanem var, gazeteleri ve dergileri takip etmeye çalışıyorum.
Önsöz
1950 yılında Taşkent’e bağlı Alata (Balcılar) kasabasında doğdum. İlkokulu köyümüzde, orta-lise ve üniversiteyi Konya’da tamamladım. Öğrencilik yıllarımdan itibaren ticaretten hiç kopmadım, neredeyse okul, dükkan ve ev sacayağım oldu. Yine okul yıllarında sosyal hayatla ve sivil toplum kuruluşlarıyla tanıştım, pek çoğunda kuruculuk, idarecilik ve üyelik yaptım. Siyasi çalışmalar da hayatımızda önemli bir yer tutar. Elimizden geldiği kadarıyla teşkilatlar bazında o sahada da hizmet etmeye gayret ettim. Şu anda Özboyacı Altın A.Ş. ve Özboyacı İnşaat A.Ş. ’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyorum. Evliyim, 4 oğlum ve 6 torunum var. Cenab-ı Hakkın vermiş olduğu bunca nimete, yeterince şükredebilmekten acizim. Allah’tan dileğim, bizi kendisine şükreden, zikreden, razı olduğu kullardan olmamızdır.
Sizlere de yayın hayatınızda uzun ömürlü başarılar dilerim. Derginizde Özboyacı ailesinin bir ferdi olarak yer verdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim.